Jim Carrey'nin Yes Man diye bir filmi vardı. Her şeye itiraz eden bir adamın her şeye evet demeye başlamasıyla başından geçenleri anlatıyordu. Spoiler vermek gibi olmasın ama her evetin arkası elbette her zaman çok da iyi olmuyordu.
Hayır demenin adeta günah işlemekle, hata yapmakla, karşı durmakla bağdaştırıldığı ya da sınır ihlali yaratan bir suç olduğunu düşündüğümüz alanlara şahit oluruz bazen. Her şeye evet dersek onaylanabileceğimizi, normalleşebileceğimizi, sevilebileceğimizi, kabul görebileceğimizi ve en nihayetinde "uyumsuz" olmadığımızı düşünürüz. Halbuki hayır deyince anarşist olmayız, fikrimizi beyan etmiş oluruz. Evetin nasıl bir manası ve içeriği varsa, hayırın da vardır. Ama bazen bunu unuturuz. Teslimiyeti anlamaya ve dirençlerimizi fark etmeye, kendimizi bilmeye çalışırken her evetin arkasında kendi benliğimizi zaman zaman kurban ederiz.
Her şeye, herkese evet demek teslimiyet değildir. Her şeye tepkisiz kalmak da öyle... Herkesin doğrusu herkese uymaz, herkesin istekleri gerçekleşmek zorunda değil. Herkesi memnun edebilmemiz mümkün ve de gerekli değil. Değişken dinamiklerin içinde -Hayır- diyebilmemiz gerekir. Hayır diyebilmek kendi sınırlarımızı tanımamıza, sahip çıkmamıza yardım eder. Kişileri memnun etme modifikasyonundan bizi özgürleştirir. Çünkü sen de bilirsin ki her işte bir hayır vardır...
Duyguları kontrol etmekle sinir sistemi dolayısıyla tepkisiz kalmak arasında bir fark var. Tepkisizlik bir sinir sistemi uyarısıdır. Yaşanılan yoğun deneyimlerin, travmaların ardından sempatik sinir sisteminin verdiği Kaç / Savaş tepkisi bitmiş ve sinir sistemi artık yapılabilecek hiçbir şey olmadığını düşünerek donmuştur. Teslim olmamıştır, donmuştur. Bu olayların illaki büyük olaylar olmasına da gerek yok. Sistemimize ağır gelen yoğun bir duygu, düşünce, eskiden kalma bir kayıt da bize bu tepkiyi verdirebilir.
Her şeye evet demek bizi rahatlatmaz, özellikle iç sesimiz hayır yanıtını kesin bir şekilde veriyorsa... Hoşumuza gitmeyen şeylere maruz kalmaya evet diyemediğimiz için teslimiyetimizi sorgulamamız da bizi kendimize yabancılaştırabilir. Hayır, hayırdır. Bunu her seferinde evete çevirmekle uğraşırsanız kendinizde sürekli bir hata olduğunu düşünebilirsiniz. Farkında yaşamak verdiğimiz tepkilerimizin de ardına bakmayı gerektirir. Farkındalık arttıkça evetler, hayırlar, sınırlar, dengeler de netleşmeye başlar. Hayır demekten utanmaz, sınırlarınızı korurken kendimize yabancılaşmayız. Kendimize sahip çıkmayı öğreniriz...
Tek kesin, değişmez evet anca kendi gerçeklerimizi kabule vereceğimiz evet olabilir öyle değil mi? Kendine "evet" diyebilen bir insan için de tüm hayırlar ve tüm olasılıklar yaşamın bir parçası olur, yaşam bir bütün olur...