Bu Kadar Çaba Ama Neye?

Bu Kadar Çaba Ama Neye?

Bu Kadar Çaba Ama Neye?

Bugüne kadar okuduğum tüm kaynaklar, ister kişisel gelişim olsun ister destan, yoga, tasavvuf, Taoizm vs vs hepsi çabadan bahsediyordu. İnsanın kendi hakikatini bilmesine yol gösteren hiçbir kaynağın, hiçbir öğretmenin “Şimdi sen burda böyle dur, bekle, biz dünyayı senin ayaklarının altına az sonra sereceğiz. Kendini bilmek mi istedin, sakın elini kaldırma bak nasıl bileceksin” diye yol gösterdiğini sanmıyorum. 

Evet okuduğumuz tüm kaynaklar, aklımız, mantığımız bir şeyi bilme yolunda çabayı makul kılar. Dil öğrenmek isteseniz çabalamanız gerekir mesela, sınıf geçmek için çabalamalısınız, bir yerden bir yere gitmek için yol yordam öğrenmek için çabalamalısınız. Hele kendinizi bilmeniz için, modifikasyonlarınızın farkına varmak için, Maya dünyasının hem hakkını verip hem de içinde kaybolmadan yolunuza devam edebilmek için, evet çabalamalısınız…

Tao felsefesinde Wu Wei denilen bir kavram vardır. Çabasız çaba der. Benzer bir yorum İşa Upanişad’ta da görülür. “İnsan yüz yıl yaşamak ister, işler yapmak ister, istediği ona verilecektir de; ama ancak şu şekilde, yaptığı iş ona yapışmayacak”. Bhagavad Githa “Eylem hakkın senindir, sonucu değil” der. Yap ve bırak… Sonucuna bakmadan ama elinden gelenin de en iyisini yaparak bırakmayı söyler her biri ve su gibi yaptıklarının içinden akıp gitmeyi, kayıtlanmamayı, sabitlenmemeyi…

İnsanın zihnini en zorlayan şeylerden biri de galiba bu son zamanlarda. Çok iş yapınca, çok şey yaptığını sanması. Bir yapılacaklar listesine tik atınca her şeyin bir anda değişeceğini sanması. Yani yaptığı şeyi koşullu yapması ve yaptığı her şeyden de karşılık beklemesi. Bir pratiğe, bir insana, yaptığımız her şeye yüklediğimiz beklentiler en sonunda bizi kör eder. Siz kendinizi geliştirecek bir şey yaptığınızı sanarken bir kısırdöngüde dönüp durduğunuzu fark edemeyebilirsiniz. Ruhun huzur bulduğu bir yer değildir burası. İçsel huzursuzluğunuz belki size işaretler gönderir ama zihin doğru yapıyorsun devam et komutu verdikçe bu beklenti hikayesi böyle sürüp gider. Örneğin saatlerce meditasyonda oturabilirsiniz ama sonucunda birinin gelip size ödül vermesini beklerseniz, daha çok beklersiniz. Kendinizi sevdirmek için, görülmek için, değerinizi karşı taraftan karşılamak için kendinizden istediğiniz kadar vazgeçebilirsiniz, değer başka birinin eliyle, zihniyle, yorumuyla gelmez, ruhun kendi sesinden gelir. Duyabilmek içinse o konfor alanı haline gelen konforsuz enerji kaçaklarından vazgeçmek gerekir. 

Çaba bizi yolda dinç tutar, çabanın fazlası ise kibire, hırsa, zorlamaya götürür. Enerji kaçakları, beklenti yaratır. Yaşam zorlamayla sizin istediğiniz yönde akmaz, kendi rotasında akar. Yaptığınız herhangi bir şeyi ucunda ışık var beklentisiyle ya kendinize ya da bir diğerine kabul ettirmek niyetiyle yapıyorsanız, bir sorun içinize “Bu kadar çaba ama ne yöne? Kendime yaklaşmaya mı beklentilerimde kaybolmaya mı?..”